• July 27
  • 8 dakika okuma süresi
  • Dinle

Yönetim Kurulu Üyesi ile Şirket Arasındaki Hukuki İlişkinin Niteliği: Yönetim Kurulu Üyesi İşçi Midir?

Yönetim Kurulu Üyesi ile Şirket Arasındaki Hukuki İlişkinin Niteliği: Yönetim Kurulu Üyesi İşçi Midir?

Anonim şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki ilişki yönetim kurulu üyesinin genel kurul veya istisnaen yönetim kurulu tarafından seçimi [kooptasyon: ilgili yazımız] ve seçilen kişinin bu görevi kabul etmesiyle kurulmuş olur ve böylece, şirket ile yönetim kurulu üyesi arasında akdi bir ilişki meydana gelir.

Şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki akdi ilişkinin türünün ve buna bağlanan sonuçların ne olduğu ise tartışmalı bir konudur. Yargı kararlarında ve öğretide, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin tespiti noktasında, hizmet [iş] sözleşmesi ve vekalet sözleşmesi olmak üzere iki temel görüş ön plana çıkmaktadır. Hukuki ilişkinin doğru tespit edilmesi, karşılıklı ilişkiden doğan borç ve hakların tespiti ve ilişkinin sona erme usulü açısından son derece önemlidir. Öyle ki, bu durum ihtilaf halinde hangi mahkemenin görevli olduğu sorusu açısından da kritiktir. Bu yazımızda, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine dair tartışmalara ve bu tartışmaların uygulama açısından önemine temas edilecektir.

I. Yönetim Kurulu Üyesi ile Şirket Arasındaki Sözleşmenin Türü

A. Hizmet [İş] Sözleşmesi Görüşü

Hizmet sözleşmesi, bir tarafın [işçi] bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın da [işveren] ücret ödemeyi üstlenmesiyle oluşan sözleşmedir. Dolayısıyla bu sözleşme türünün üç temel unsuru ücret, iş görme ve bağımlılıktır.

Hizmet sözleşmesi görüşü, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasındaki hukuki ilişkinin sürekli olması ve ücret, izin gibi hizmet sözleşmesine dair özellikleri barındırabilmesi nedeniyle öne çıkar. Bu görüşe getirilen eleştiriler hizmet sözleşmesinin aksine, yönetim kurulu üyesinin sözleşmesinde ücretin esaslı bir unsur olarak yer almaması ve yönetim kurulunun organ fonksiyonu dolayısıyla üyelerin işveren kabul edilmesidir. Diğer bir mesele ise bağımlılık unsurudur. Bu unsur işverenin talimat verme yetkisini ve işçinin işverenin talimatlarını yerine getirme sorumluluğunu kapsar. Ancak yönetim kurulunun bu şekilde doğrudan talimat aldığı başka bir organ yoktur. Yönetim kurulu üyesinin görevlerini yerine getirirken sınırları belirli bir özerkliği bulunmaktadır.

Bu görüşe, temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesinin, gerek öğretide gerek çeşitli Yargıtay kararlarında kişi-organ ve “somut işveren” olarak kabul edilmesi gerekçesiyle karşı çıkılmaktadır[1]. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu T. 18.10.2021 ve E. 2017/3176, K. 2018/1470 sayılı kararında, her ilişkinin hukuki nitelendirmesinin somut olay özelinde yapılması gerektiği hususuna dikkat çekmiştir. Kararda mahkeme, kişinin şirketi temsil etmemesi, şirket adına alınan kararlarda etki sahibi olmaması gibi durumlarda hizmet sözleşmesi ile çalıştığının kabul edilebileceğini ifade etmiştir.

B. Vekalet Sözleşmesi Görüşü

Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekalet akdi görüşü, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun vekalet akdine dayandığı ve buna bağlı olarak, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı bir vekil gibi sorumlu olduğunu savunur.

Bu görüşe göre, yönetim kurulu üyesinin görevi kabulü ile şirketle arasında vekalet sözleşmesi kurulur. Yargıtay’ın bu görüşü destekleyen birçok kararı bulunmaktadır. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun T. 07.07.2010 ve E. 2010/9-328, K. 2010/370 sayılı kararında, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında bir vekalet sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve üyelerin şirkete karşı vekil gibi sorumlu olduklarını açıkça ifade etmiştir.

II. Sözleşme Türünün Tespitine İlişkin Bazı Meseleler

A. Uyuşmazlık Halinde Görevli Mahkeme

Hukukumuzda uyuşmazlığa bakacak mahkeme, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğine göre belirlenir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyesi ile anonim şirket arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinin tespiti, görevli mahkemenin belirlenmesini de sağlar.

İş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda bir uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görülmesi için “iş ilişkisi nedeniyle” kanundan veya sözleşmeden doğmuş olması düzenlenmiştir [md. 5 f.1-a]. Dolayısıyla, aradaki ilişkinin hizmet [iş] sözleşmesi olduğunun kabulü halinde iş mahkemelerinin görevli hale gelir.

Diğer yandan, Türk Ticaret Kanunu [“TTK”] md. 4 f.1-a hükmünde TTK’da düzenlenen hususlardan kaynaklanan davaların mutlak ticari dava olduğu düzenlenmiştir. Organ kişi sıfatı bulunan anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin görev, yetki, hak ve sorumlulukları da TTK’da düzenlendiğinden aradaki ilişkinin vekalet ilişkisine dayalı olduğunun kabulü halinde çıkan uyuşmazlıklar açısından ticaret mahkemeleri görevli hale gelecektir.

B. Yönetim Kurulu Üyesi Kıdem, İhbar, Ücret vs. gibi İşçilik Alacaklarını Talep Edebilir mi?

Yönetim kurulu üyesinin görevinin sona ermesi halinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi işçilik alacaklarını tazmine yönelik talep hakkına sahip olup olmadığı da tartışma konusudur. Aradaki ilişkinin hizmet [iş] akdine dayalı olduğunun kabulü halinde yönetim kurulu üyesi işçi kabul edilecek ve bu alacakları talep hakkı doğacaktır.

Vekalet sözleşmesi görüşünün kabulü halinde ise yönetim kurulu üyesi bir vekil gibi sorumlu tutulacak ve iş ilişkisinden doğan haklara sahip olamayacaktır. Bu halde, yönetim kurulu üyesi iş sözleşmesinden kaynaklı haklarını değil ve fakat TTK’da ve vekalet akdinde düzenlenen hakları talep hakkı sahibi olabilir. Örneğin, yönetim kurulunun genel kurul tarafından her zaman görevden alınması mümkündür. Lehine huzur hakkı kararlaştırılan yönetim kurulu üyesinin henüz görev süresi dolmadan ve haklı bir gerekçe bulunmaksızın görevden alınması halinde, yönetim kurulu üyesi haksız azil gerekçesine dayalı olarak bakiye hizmet süresine ilişkin huzur hakkını talep edebilir.

III. Sonuç Olarak,

Yönetim kurulu üyesi ile anonim ortaklık arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini belirlemek, ilişkinin sona erme usulü, uyuşmazlık halinde görevli mahkeme ile karşılıklı ilişkiden doğan borç ve hakların tespiti için son derece önemlidir. Türk öğreti ve yargı kararlarında genel eğilim, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğu yönündedir. Ancak, bu görüşün yeknesak olmadığı ifade edilmelidir. Öyle ki, kimi durumlarda somut olayın özelliklerine göre hizmet [iş] sözleşmesinin varlığını savunmak, hatta kişinin hem işçi hem de yönetim kurulu üyesi sıfatının bulunduğunu savunmak da mümkün olabilir.

[1] SÜZEK, S. İş Hukuku, İstanbul 2015, s.147 vd; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, T. 14.09.2015 ve E.  2015/17740, K. 2015/25602; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, T. 25.10.2016 ve E. 2016/32565, K. 2016/18467 sayılı kararlar.