Yargıtay’dan Takip Hukukuna İlişkin Önemli İBK: Aynı Alacak İçin Rehnin Paraya Çevrilmesi ve Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluna Eş Zamanlı Başvurulamaz
Yargıtay’dan Takip Hukukuna İlişkin Önemli İBK: Aynı Alacak İçin Rehnin Paraya Çevrilmesi ve Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluna Eş Zamanlı Başvurulamaz
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu [“Yargıtay İBBGK”] 16.07.2023 tarihli ve 32250 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.01.2023 tarih ve 2021/2 E. 2023/1 K. numaralı içtihadı birleştirme kararı [“İBK”] ile rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra gözetilmeksizin hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağına hükmetti. Karara göre, bu kurala aykırı şekilde aynı anda aynı alacağın tahsili amacıyla anılan iki takibin de başlatılması halinde borçlu, ikinci takibin iptalini icra mahkemesinden isteyebilecek. Kararda temel olarak aynı alacak için aynı takip borçlusuna karşı aynı anda iki farklı icra takibi başlatılmasının usul (takip) ekonomisine aykırı olduğu ve takip borçlusu ve alacaklısı arasındaki menfaat dengesini ihlal edeceği vurgulanmıştır.
İBK’nin Konusu
Söz konusu İBK, alacaklının alacağını kambiyo senedi ile teminat altına almış olması yanında ayrıca ipotekle de teminat altına almış olması halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu [“İİK”] 45. ve 167. maddeleri uyarınca başlatılan icra takiplerinde takip talebinde “tahsilde tekerrür olmamak” kaydıyla aynı alacak için kambiyo senetlerine mahsus yolla takip başlatılması yanında ayrıca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmasının mümkün olup olmadığı konusunda Yargıtay Hukuk Daireleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları arasında içtihat birliği olmadığından bu durumun giderilmesi ve farklı uygulamalara son verilmesi amacıyla verilmiştir.
Hukuki Tespit ve Gerekçeler
Yargıtay İBBGK, birleştirme kararına konu hukuki sorun hakkında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
- İcra ve iflas hukukunda rehinle teminat altına alınmış alacaklar bakımından kural, İİK md.45 uyarınca kural önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmasıdır. Bu kuralın istisnası, İİK md.167 hükmü uyarınca kambiyo senetlerine bağlı olan alacaklarda, alacak aynı zamanda rehinle teminat altına alınmışsa, alacaklının sıra gözetmeksizin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla veya kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yolundan istediğine başvurabilmesidir. Ancak bu kuraldan aynı anda tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla da olsa aynı alacaktan dolayı aynı borçluya karşı her iki takibe de aynı anda başvurulabileceği sonucuna varılamaz.
- İcra iflas hukukunda esas olan alacaklı tarafından aynı alacak için aynı borçluya karşı tek takip yapılmasıdır. Aynı alacak için aynı borçluya karşı devam eden bir icra takibi varsa, bu takibin türü ne olursa olsun mükerrer olarak ikinci bir takip yapılamaz, aksi taktirde derdestlik meydana gelir.
- İcra ve iflas hukukunun amacı, bir yandan alacaklıya alacağına kavuşması için borçlu ve üçüncü kişilerin ortaya çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak olsa da diğer yandan kötü niyetli takip alacaklılarına karşı borçluyu ve üçüncü kişilerin menfaatini korumak ve takip işlemleri sırasında insan hak ve hürriyetlerinin korunmasını sağlamaktır. Borçlunun borcunu zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmemesi, alacaklıya borçlunun Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan temel haklarına ölçüsüz ve sınırsız müdahale hakkı tanımamaktadır. Nitekim alacaklı ve borçlunun menfaatleri arasında bir denge gözetilmelidir. Henüz geçici rehin açığı belgesi düzenlenmemişken borçlunun rehin verdiği malı dışında diğer malları üzerinde de haciz konulması, borçlu için aşırı bir yük oluşturmakta ve bu yönüyle menfaatler dengesine ve cebri icranın amacına aykırıdır. Zira cebri icranın amacı, alacağın tahsilidir, borçluyu cezalandırmak değildir.
- İcra hukukunda da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30. madde hükmünde düzenlenen ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası [“Anayasa”] md.141 hükmünde karşılık bulan usul ekonomisi ilkesi geçerlidir. Buna göre takip makul sürede, mümkün olduğunca az giderle tamamlanmalı ve düzenli bir şekilde yürütülmelidir. İİK md.59 hükmü uyarınca takip masrafları, yani icra harç ve giderleri, borçlu tarafından ödenir. Bu doğrultuda icra takibinin amacı alacağın tahsili olmakla beraber takip borçlusu ve alacaklısı arasındaki menfaat dengesi korunması için icra takibi sonunda, usul ekonomisi uyarınca icra masraflarına katlanacak borçlunun en az giderle yükümlü tutulması sağlanmalıdır. Bu çerçevede alacaklı tarafından aynı alacaktan dolayı borçluya karşı ikinci bir takip yapılması halinde borçlu, fazladan icra takip masraflarına ve kendisini vekille temsil ettirmişse icra vekalet ücretine tabii olacağından, takipte menfaat dengesi bozularak usul ekonomisine aykırı şekilde cebri icra organları gereksiz yere meşgul edilmiş olur.
Yargıtay İBBGK, İBK’de ayrıca takip alacaklısını Anayasa md.36 hükmünde teminat alınan hak arama özgürlüğü bakımından değerlendirmede bulunarak, takip alacaklısının icra takibi yoluyla hak arama özgürlüğünün sınırsız olmadığı ve söz konusu hürriyetin dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılamayacağını vurgulamıştır. Bu bağlamda İBK’de takip alacaklısının aynı alacaktan dolayı mevcut bir icra takibi devam ederken aynı borçluya karşı ikinci icra takibi başlatmasının hem dürüstlük kuralına aykırı olduğu hem de alacaklının ikinci icra takibi yapmasında hukuki yararı bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu hususta ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin cebri icranın borçlu yönünden fazladan masraflar doğurduğu ve borç yükünün gereksiz yere artmasına neden olduğuna; bu nedenle mümkün olduğunca ihtiyari ödeme yollarının işletilerek cebri icranın son çare olarak başvurulması gereken bir yol olduğuna ilişkin 22.04.2015 tarihli ve 2015/28 E. 2015/42 K. sayılı kararı da gerekçe gösterilmiştir.
Değerlendirme
İcra hukukumuz bakımından bir alacağın rehinle temin edilmiş olması halinde esas olan önce rehnin paraya çevrilmesi olup, bu yol tüketilmeden alternatif takip yollarına başvurulması açıkça yasaklanmıştır. Ne var ki bu yasağın istisnası, kambiyo senedine bağlanmış alacaklardır. Öte yandan bu istisnanın alacaklıya iki takip yolu arasında kullanmakla tükenen bir seçim hakkımı sunduğu, yoksa bu iki yola eş zamanlı olarak başvurma imkânı mı tanıdığı uzun yıllardır tartışmalıdır. Uygulamada “tahsilde tekerrür olmamak” kaydı ile tek bir alacak için kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe sıklıkla eşzamanlı olarak başvurulmaktadır. Bunun takip hukuku açısından mümkün olup olmadığı noktasında Yargıtay daireleri arasında da uzun yıllardır mevcut olan görüş ayrılığı, nihayet kesin olarak sona erdirilmiştir.
Hukukumuzda içtihadı birleştirme kararları, 5579 sayılı Yargıtay Kanunu 45.madde 5.fıkra hükmü uyarınca benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlamaktadır. Diğer bir deyişle, mevcut içtihadı birleştirme kararları değiştirilmediği veya kaldırılmadığı sürece, mahkemelerin bu kararların tersi bir doğrultuda karar vermeleri hukuken mümkün değildir. Bu çerçevede, İBK ile rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile hem de kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılmasının önü kesin olarak kapatılmıştır. Aksi bir durumda, yani ikinci takibin bu şekilde başlatılması halinde, borçlu şikâyet yolu ile süresiz bir şekilde icra mahkemesine başvurarak aleyhine başlatılan ikinci takibin iptalini isteyebilecektir. Takibin iptal edildiği senaryoda alacaklı, ikinci takibi ancak ilk takipte alacağının tamamını tahsil edememesi halinde başlatabilecektir.