Etkin Bir Pay Sahipliği Hakkı:
Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshi Davası
Etkin Bir Pay Sahipliği Hakkı: Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshi Davası
1. Giriş
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu [“TTK”] md.531 ile Türk hukukunda yerini alan “Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi” davası, anonim şirket yönetimine hâkim olan çoğunluk prensibinin işlemez hale gelmesi durumunda, mahkemeye, azınlık pay sahibinin korunması amacına yönelik olarak ortaklığa müdahale etme olanağı tanıyan bir azınlık hakkıdır.[1] Limited şirketler için benzer bir düzenlemeye TTK md.636/3’te rastlanmaktadır. Bu davada mahkemeye duruma uygun düştüğü ölçüde fesih dışında kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilme yetkisi tanınmıştır. Madde metninde alternatif çözümlere örnek olarak davacı pay sahiplerinin paylarının gerçek değerleri karşılığında şirketten ayrılmaları zikredilmiştir. Bu hüküm ile amaçlanan azınlık pay sahiplerini çoğunluğa karşı korurken, azınlığın bu hakkını tüm isteklerinin yerine getirilmesini sağlayacak bir enstrüman olarak kullanmasının önüne geçmektir. Bu noktada özellikle haklı sebep kavramı ve mahkemenin hükmedebileceği alternatif çözümlere ilişkin takdir yetkisi oldukça önemlidir.
2. Haklı Sebep Kavramı ve Haklı Sebep Teşkil Edebilecek Haller
Haklı sebep, içeriği kesin olarak belirli olmayan, somut olayın şartlarına göre farklı görünümlerde ortaya çıkabilen, takdire bağlı bir kavramdır.[2] TTK md.531 hükmünde haklı sebebin tanımı yapılmamış, örneklerine yer verilmemiş ve kavramın somutlaştırılması hâkimin takdir yetkisine bırakılmıştır. Buradan hareketle bir olay için haklı sebep teşkil edebilecek bir durumun başka bir olayda bu nitelikte olmayabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Haklı sebep, her somut olaya göre farklılık gösterebilir. Anonim şirketler bakımından haklı sebep teşkil edebilecek durumları çoğunluğun gücünü kötüye kullandığı durumlar ve çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasından bağımsız olarak, şirketin işleyişinin çöktüğü durumlar olmak üzere iki ana başlıkta incelemek mümkündür.
I. Çoğunluğun Gücünü Kötüye Kullanması ve Görünüş Biçimleri
Şirketler hukukunda genel kural çoğunluk hakimiyetidir. Bununla birlikte, çoğunluğun gücünü kötüye kullandığı durumlarda bu hal azınlık pay sahipleri açısından fesih için haklı sebep teşkil edebilir. Çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasına dayalı haklı sebeplerin varlığından söz edilebilmesi için, öncelikle çoğunluğun kötüye kullanım teşkil eden karar veya fiillerin varlığı, ikinci olarak kötüye kullanımın süreklilik arz etmesi ve son olarak kötüye kullanımın fiilen mevcudiyeti şarttır.[3]
Kötüye kullanım teşkil eden hallerin çoğunluğu pay sahiplerinin malvarlıksal haklarının ya da oya bağlı diğer pay sahipliği haklarının ihlali yoluyla gerçekleşmektedir. Kâr payı hakkı, tasfiye payı hakkı, rüçhan hakkı, önerilmeye muhatap olma hakkı gibi malvarlıksal hakların ihlali halinde yukarıda sayılı şartların da gerçekleşmesiyle birlikte fesih için haklı sebepten bahsedilebilir. Nihayetinde anonim şirketlerin temel amacı kâr elde etmek olduğundan uygulamada uyuşmazlıkların çoğu kâr payı hakkına ilişkindir. Şirketin kâr dağıtmaması veya az kâr dağıtması durumu, azınlık pay sahibinin tüm menfaat elde etme yollarının tıkandığı bir ihtimalde fesih için haklı sebep doğurabilir. Ancak bu durumun haklı sebep teşkil etmesi için çoğunluğun gücünü şirkete yabancı bir amaçla kullanması gerekmektedir. Azınlığı payları satmaya zorlamak, azınlığı cezalandırmak ve şirket dışı kişilere menfaat sağlamak uygulamada en sık karşılaşılan durumlardandır.
Yargıtay, fesih için çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasında malvarlıksal hakların ihlalini başlı başına haklı sebep saymamış, birden çok hakkın birlikte ihlal edilmesine önem atfetmiştir. Buna örnek olarak bilgi edinme hakkının ihlal edilmesi, genel kurulun düzenli toplanmaması, kâr payı azalırken yönetim kurulu üyelerinin ücretlerindeki artış, taraflar arasından kişisel veya ortaklığa dair başka bir uyuşmazlık bulunması verilebilir.
II. Haklı Sebep Oluşturabilecek Diğer Haller
Haklı sebep oluşturabilecek haller, çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasından bağımsız olarak, şirketin işleyişinin çökmesi ile de ortaya çıkabilir. Sermaye kaybı, kötü yönetim veya şirketin amacına ulaşmasının imkânsızlaşması gibi durumlarda, bu durumların sürekli ve düzeltilemez olması ve ortaklığın davacı pay sahibi tarafından çekilmez hale gelmesiyle fesih için haklı sebepten söz edilebilir. Bunun dışında özellikle paydaş sayısının az olduğu aile şirketleri gibi kapalı anonim şirketlerde kişisel nedenlerin ve paysahipleri arasındaki ilişkilerin de şirketin işleyişinde oldukça etkili olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebepler, şirketin işleyişinde sürekli olarak aksaklıklara neden oluyorsa haklı sebep teşkil edecekleri konusunda kuşku yoktur.
3. Davanın Tali Niteliği
Bir anonim şirketin feshi, pay sahipleri dışında şirketin alacaklılarını, işçilerini, şirketle iş yapan üçüncü kişileri ve hatta ülke ekonomisini dahi olumsuz şekilde etkileyebilir.[4] Bu sebeple anonim şirketin haklı sebeple feshi davasının ikincil [tali] nitelikte olduğu kabul edilir. Davanın tali niteliğini iki ayrı anlamda ele almak mümkündür. İlki azınlığın haklı sebep teşkil eden durumu iptal davası, sorumluluk davası ve benzeri hukuki yollarla ortadan kaldırması mümkünse haklı sebeple fesih davası açmadan önce bu imkânlara başvurması gereğidir. Buna göre, haklı sebeple fesih davası başlı başına kullanılabilen bir azlık pay sahipliği hakkı olarak kabul edilmemektedir. Aksine, haklı neden teşkil eden eylemler şayet bir başka pay sahipliği hakkını da ilgilendiriyor ise, bu halde, Yargıtay davanın “son çare” ilkesi olmasından hareketle öncelikle azlık pay sahibinin diğer dava haklarını kullanıp kullanmadığına bakmaktadır. Bu doğrultuda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi önüne gelen bir davada, azınlık pay sahibi davacının haklı sebep teşkil ettiğini iddia ettiği genel kurul kararlarına karşı öncelikli olarak iptal davası açmamasını dürüstlük kuralına aykırı bulmuş ve davayı reddetmiştir.[5] İkincisi ise, mahkemenin haklı sebep teşkil eden olumsuz durumu fesih dışında alternatif bir çözümle ortadan kaldırabileceği hallerde, şirketin feshine hükmetmemesi gerektiğidir. Nitekim fesih dışında alternatif bir çözüme hükmedilmesi mümkünken feshe hükmeden ilk derece mahkemesi kararları Yargıtay tarafından bozulmaktadır.[6]
4. Davanın Yargılama Hukukuna İlişkin Özellikleri
I. Davanın Tarafları
a. Davacı
Anonim şirketin haklı sebeple feshi davasını açma hakkı, şirket sermayesinin onda birini, halka açık şirketlerde ise yirmide birini temsil eden payların sahiplerine, yani azınlık pay sahiplerine tanınmıştır. Belirtilen oranı tek başına tek bir pay sahibi sağlayabileceği gibi bu oran birden çok pay sahibinin bir araya gelmesiyle de sağlanabilir. Örneğin, kapalı bir şirkette sermayenin yirmide birini elinde tutan pay sahibi tek başına bu davayı açamazken, sermayenin onda birini bulması koşulu ile, diğer pay sahipleri ile birlikte bu davayı açabilmektedir.
b. Davalı
Anonim şirketin haklı sebeple feshi davası şirket tüzel kişiliğine karşı açılır. Bu davanın haklı sebebe yol açtığı iddia edilen pay sahiplerine açılması mümkün değildir. Yine bu dava yönetim kuruluna da yöneltilemez. Davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi hali dışında, diğer seçeneklerde mahkemeler davayı “pasif husumet yokluğundan” reddetmektedirler.
II. Dava Açma Süresi
Anonim şirketin haklı sebeple feshi davasının belirli bir süre içerisinde açılmasına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Öğretide aksi görüşler olsa da [7] davanın tali niteliği nedeniyle, bu davanın açılmasından önce diğer hukuki yollara başvurulması gerekebileceği için, anılan davayı açma hakkının hak düşürücü süreye bağlanması uygun olmaz.[8] Dava açılmadan haklı sebeplerin kuvvetlenmesinin beklenmesi davacının lehinedir. Ancak davanın çok uzun bir süre sonra açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olup olmayacağının belirlenmesinde nihai karar mahkemeye ait olacaktır.
III. Yetkili ve Görevli Mahkeme
Yetkili ve görevli mahkeme, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesidir. Yetki ve göreve ilişkin hususların bu madde ile özel olarak düzenlenmesi, söz konusu yetki kuralının kesin yetki teşkil edeceği sonucunu doğurmaktadır.
5. Dava Sonucu Mahkeme Tarafından Verilebilecek Kararlar
Dava konusu olayda feshi gerektirecek ağırlıkta haklı sebeplerin varlığı halinde mahkeme, temel talep olan şirketin feshine veya alternatif bir çözüme hükmeder. Feshin ikincilliği ilkesi gereği, fesih kararı alternatif çözümlere nazaran tali nitelikte olduğundan mahkeme haklı sebeplerin varlığında bile duruma uygun düşen alternatif bir çözüm varsa bunu uygulamakla yükümlüdür. Nitekim Yargıtay da hâkimin alternatif çözümleri araştırmaksızın doğrudan fesih kararı vermesini bozma sebebi olarak değerlendirmiştir.[9] Fesih son çare olarak görülmeli ve tüm menfaat sahiplerinin fesihten etkileneceği göz önünde bulundurulmalıdır. Alternatif çözümler bakımından ise, yargı kararlarının büyük çoğunluğunda başvurulduğu üzere azınlık paylarının şirket tarafından satın alınmasına hükmedilebilir. Ancak bu çözüm her şirket tipi için uygun olmadığı gibi kötüye de kullanılabilir. Bunun yanında şirketin payları alacak mali gücünün de bulunması gerekir. Haklı sebeple fesih davasına ilişkin pek çok Yargıtay kararında şirketin azınlık paylarını alacak mali gücü bulunmadığından feshe hükmedilmesi gerekmiştir.[10]
Bir başka alternatif çözüm olarak ise mahkemenin genel kurulun yetki alanına girerek kâr dağıtımına karar vermesi önerilmektedir. Bu yöntemle haklı sebep teşkil eden durumun ortadan kaldırılması için azınlık temsilcisinin yönetim kurulu üyesi tayin edilmesi, yönetim kurulu üyelerinin azli, esas sözleşmede değişiklik yapılması söz konusu olabilir.
Mahkemenin bunların dışında yönetim kurulu yerine geçerek de alternatif çözümlere hükmedebileceği ifade edilmektedir. Buna kapsamda haklı sebep bir yönetim kurulu kararından kaynaklanıyorsa söz konusu kararın mahkemece iptal edilmesi veya değiştirilmesi mümkün olabilir.
Bunların dışında mahkemenin, haklı sebebi giderecek yapısal değişikliklere hükmetmesi de mümkündür. Özellikle paydaşların da tüzel kişi olduğu anonim şirketlerde mahkemenin birleşme, bölünme veya tür değiştirme gibi alternatif çözümler uygulaması duruma daha uygun düşebilir.
6. Sonuç
Haklı sebeple fesih davası, taleple bağlılık ilkesine istisna getirerek, mahkemeye temel taleple bağlı olmadan, duruma uygun düşen alternatif bir çözüme hükmetme imkânı tanımaktadır. Alternatif çözümler sınırlı sayıda olmayıp, her somut olaya göre ayrı değerlendirilmelidir. Öğretide şirketin feshine alternatif olarak pek çok çözüm önerisi tartışılsa da incelenen yargı kararları, ağırlıklı olarak azınlık paylarının şirketçe satın alınması yönünde karar verildiğini göstermektedir. Bu alandaki içtihatların geliştirilerek somut olayın gerekliliklerine uygun alternatif çözümlere karar verilmesi TTK md.531 hükmünün ruhuna uygun düşeceği gibi, taraflar açısından daha hakkaniyetli sonuçlar doğuracağı açıktır.
Kaynakça
[1] Ayşe Şahin, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, 2013, sf.7.
[2] Rona Serozan, Medeni Hukuk, Vedat Kitapçılık, 2013, I § 4 N 15.
[3] Özlem İlbasmış Hızlısoy, Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi, Adalet Yayınları, 2016, sf. 92.
[4] İlbasmış Hızlısoy, sf. 253.
[5] Yargıtay 11. HD. 2015/14221 E., 2017/3922 K., 20.06.2017 T.
[6] Örn. bkz. Yargıtay 11. HD. T. 16.04.2019, E. 2018/1177, K. 2019/3046; Yargıtay 11. HD. T. 03.03.2016, E. 2015/9088, K. 2016/235.
[7] Erdoğan Moroğlu, Öneriler, sf. 313, 314
[8] İlbasmış Hızlısoy, sf. 220, 221
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, T. 02.06.2014, E. 2014/3669, K. 2014/10238.
[10] Örn. bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, T. 14.12.2015, E. 2015/6751, K. 2015/13424; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, T. 12.10.2015 E. 2015/6768, K. 2015/10302; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, T. 06.07.2015, E. 2014/17428, K. 2015/8840.