Aşı Pasaportu ve Yaptırım Tartışmaları Ekseninde Aşı Uygulamaları
Aşı Pasaportu ve Yaptırım Tartışmaları Ekseninde Aşı Uygulamaları
Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği’ne eklenen düzenlemeyle mevzuatımıza giren Acil Kullanım Onayı düzenlemesi kapsamında ülkemizde aşılama çalışmaları başladı.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu [“TİTCK”], 13 Ocak 2021 tarihinde bu çerçevede ilk onayın Çin merkezli aşı üreticisi SinoVac tarafından geliştirilen CoronaVac aşısına verildiğini duyurdu. Bu kapsamda, nisan ayı başından beri Pfizer-BioNTech aşısı da uygulanmaya başlanmış durumda.
Ancak aşılara ilişkin teknik ve hukuki sürecin çok şeffaf yürütülmemesi, bazı kesimlerin aşıya temkinli yaklaşmasına neden oluyor. 65 yaş üstü vatandaşların aşı olma oranının Türkiye genelinde halen %80’e ulaşamamış olması da bunun bir göstergesi. Öte yandan pandeminin etkisini yakın zamanda yitirmeyeceğinin anlaşılması karşısında ülkelerin bu konuda yeni tedbirler almaya yönelmesi, aşı olmanın zorunlu hale getirilip getirilemeyeceği, aşı olmama nedeniyle yaptırıma tabi tutulup tutulamayacağı, aşı olmayanlar hakkında seyahat etme ve kimi hizmetlerden yararlanma konusunda kısıtlamalar uygulanıp uygulanamayacağı gibi yeni soruları akla getiriyor.
Aşı Zorunluluğu ve Randevusuna Gitmeyen Vatandaşlara Yaptırım Uygulanması
Covid-19 aşısı olmanın zorunlu tutulması mevcut yasal düzen kapsamında mümkün değil. Zira zorunlu aşıların düzenlendiği 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda Covid-19 aşısı yer almıyor[i]. Dolayısıyla yeni bir düzenleme yapılmadıkça idarenin aşı olmayı zorunlu kılması söz konusu görünmüyor.
Ne var ki yasal bir zorunluluk bulunmasa da, sürü bağışıklığının sağlanabilmesi ve sokağa çıkma kısıtlamalarının kaldırılabilmesi için ülkeler aşı olmaktan imtina edenlere yönelik çeşitli yaptırımlar deniyor. Kimi ülkeler – örneğin Endonezya – aşı olmayı reddedenlere idari para cezası uygulayacağını açıklarken, kimileri aşı olmayanların sosyal alanlara girişinin ve kamusal hizmetlerden yararlanmasının engellenmesi yoluna başvuruyor. Bu ikici durum ise toplumsal hayatın her alanından izole edilen kişilerin dolaylı yoldan aşı olmaya zorlanması anlamına geliyor. Vatikan gibi aşı olmayan işçilerin işini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalması şeklinde daha radikal çözümlere başvurmayı düşünenler de var.
Aşı uygulamasında ortaya çıkan bir başka sorun ise, aşı randevusu almasına rağmen randevuya gitmeyenlerin durumu. Randevu almasına karşın aşı olmaya gitmeyenler, aşılama sırasında sona atılmakta. Aşı stoku ve aşılama hızı göz önünde bulundurulduğunda, bu durum bahse konu kişilere uzun bir süre yeniden sıra gelmeyeceği anlamına geliyor.
Ülkemizde de aşı randevusuna gitmeyenlerin aşılama sırasındaki yerlerini kaybedecekleri söylense de, sağlık çalışanları randevuya gelmemesine rağmen yeni bir randevu alan vatandaşlarla karşılaştıklarını söylüyor. Şu an için randevuya gitmeyenlere bu şekilde bir yaptırım uygulanmasına yönelik bir yasal düzenleme mevcut değil. Süreç ve tedbirler, Sağlık Bakanlığı’nın tesis ettiği idari kararlarla ilerliyor. Ancak bu kararların da kişilerin erişimine imkân sağlayacak derecede şeffaf olduğundan bahsetmeye olanak yok.
Esasen sorun daha çok ekstrem koşullarda saklanması gereken BioNTech aşıları bakımından doğuyor. Zira BioNTech aşısını tercih eden kişinin aşı olmaya gitmemesi, aşının kullanılamaz hale gelme tehlikesini beraberinde getiriyor. Bu da, zaten sınırlı sayıda bulunan aşıdan beklenen faydanın elde edilememesi ve toplum sağlığının olumsuz yönde etkilenmesine yol açıyor. Yalnızca bu aşıyı olmayı tercih etmesine rağmen randevuya gitmeyenlere -örneğin ziyan olan aşı bedelinin kendilerinden temin edilmesi gibi - yaptırım uygulanması ise, idarenin dolaylı olarak Çin aşısı olmaya teşvik etmesi/zorlaması şeklinde yorumlanabilecek olması nedeniyle pek de mümkün gözükmüyor.
Öte yandan, aşı olmak idari olarak zorunlu tutulamasa da, iradi olarak randevu almasına rağmen aşı olmaya gitmeyenlere genel anlamda bir para cezası uygulanması aslında mümkün. Zira 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, valilere kamu düzeni ve genel sağlığın korunması amacıyla alınan tedbirlere uymayanlar hakkında Kabahatler Kanunu madde 32’de düzenlenen idari para cezasını uygulama yetkisi vermekte. Ancak pek tabi böyle bir uygulamada bulunabilmesi için öncelikle bu yöndeki kararın ilan edilmesi ve örneğin hangi hallerin randevuya gitmemek için geçerli bir mazeret olarak kabul edileceğinin açıkça düzenlenmesi gerekiyor. Pek tabii bu cezanın ölçülülük bakımından da değerlendirilmesi şart.
Aşı Pasaportu Uygulaması Seyahat Özgürlüğü Açısından Nasıl Değerlendirilmeli?
Avrupa Komisyonu 17 Mart 2021 tarihinde “vatandaşların Avrupa Birliği sınırları içerisinde güvenli ve özgür dolaşımını kolaylaştırmak” amacıyla bir Dijital Yeşil Sertifika oluşturulması konusunda iki ayrı düzenleme teklifi sundu[ii]. Bunlardan ilki Avrupa Birliği vatandaşları ve onların aile üyelerine ilişkin iken, diğeri ise üye ülkelerden birinde yasal olarak bulunan ya da ikamet eden üçüncü ülke vatandaşlarını ilgilendiriyor. Parlamento’nun 26-29 Nisan tarihlerinde gerçekleştireceği toplantıda düzenlemeleri onaylaması ve Dijital Yeşil Sertifika’nın Haziran ayı sonuna kadar hayata geçirilmesi bekleniyor.
Buna karşılık güvenli ve özgür dolaşımı sağlamak için getirileceği iddia edilen bu düzenleme özellikle “özgürlük” vurgusu bakımından birtakım soru işaretleri doğuruyor. Bu konuda gelebilecek tepkileri Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi de fark etmiş olacak ki, Komisyon tarafından sunulan taslak düzenlemelere ilişkin değişiklik önerileri arasında “özellikle aşılanmamış kişiler bakımından ayrımcılık yasağı prensibine vurgu yapmak için Dijital Yeşil Sertifika’nın serbest dolaşım hakkının kullanımı bakımından bir ön koşul olmadığı ve bunun bir seyahat dokümanı olmadığı” hususunda bir ibarenin metne eklenmesi yer alıyor.
Bu durumda Avrupa Birliği’nin benimseyeceği bu yeni uygulamanın Dijital Yeşil Sertifika sahibi olmayanların da birlik ülkelerine giriş çıkışına engel olmayacağı, bahse konu sertifikanın yalnızca bir “ispat kolaylığı” sağlayacağı şimdilik söylenebilir. Öte yandan asıl hedefin bu sertifikasyon sisteminin uluslararası çapta yeknesaklaştırılması olduğu ifade ediliyor ve İrlanda başta olmak üzere tüm üye ülkelere, Birlik dışındaki ülkeler tarafından vatandaşlarına verilecek benzer sertifikaları karşılıklılık esasına dayalı olarak kabul etme imkânı tanınıyor.
Yapılan bu açıklamalar ışığında seyahat özgürlüğünün prensipte kısıtlanmadığı düşünülebilirse de, bu yöndeki uygulamaların en azından Covid-19 aşıları dünya genelinde yaygınlaşana kadar eşitsizliklere yol açması kaçınılmaz. Standart pasaportların dahi uluslararası kabul gören bir sisteme oturtulması 50 yıldan fazla zaman almışken Avrupa Birliği, IBM ve IATA gibi farklı girişimler tarafından yapılan çalışmaların ortak bir noktada buluşturularak yeknesak hale getirilmesi sorunun yalnızca bir kısmı. Asıl önemli problem ise her ülkenin farklı aşı üreticileri tarafından geliştirilen aşılara kullanım onayı vermesi ve en yaygın aşıların dahi etkinliği hakkında henüz kesin bilgilere sahip olunmaması. Bu yönüyle, uluslararası kabul gören bir aşı pasaportu uygulaması kabul edilse dahi, kaçınılmaz olarak siyasi tartışmalara da konu olan aşıların ruhsatlandırılması meselesi seyahat özgürlüğünün önünde yakın zamanda aşılamayacak bir sorun gibi görünüyor.
Konuyu kendi mevzuatımız bakımından değerlendirmek gerekirse, öncelikle Anayasa’nın yerleşme ve seyahat hürriyetini düzenleyen 23. maddesine bakmak gerekiyor. Bu hükme göre, “Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.” Yani kaynağını anayasadan alan seyahat özgürlüğünün kısıtlanabileceği haller arasında kamu düzeni yahut kamu sağlığı öngörülmüş değil. Nitekim, ne vatandaşların ne de yabancıların ülkeye giriş/çıkışı konusunda ülkemiz idaresinden kaynaklı ciddi bir sınırlama da söz konusu değil. Ülkemize yurt dışından giriş için aranan şart, - virüsün bulaşma şekli ve hızı düşünüldüğünde yeterli bir tedbir olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan - “Uçağa binmeden önceki 72 saat içerisinde yapılmış negatif PCR test sonucunun gösterilmesi” şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu nedenle, aşı pasaportu vb. uygulamaların, ülkemiz düzenlemeleri üzerinden değil, AB ve diğer ülkeler ile uluslararası kuruluşların yaklaşımlarıyla şekilleneceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Covid-19 Pandemisi Nelere Gebe?
2019 yılının sonunda ortaya çıkan ve 2020 yılıyla birlikte hayatımızın merkezine oturan Covid-19 Pandemisi daha ne gibi olumsuzluk çıkarabilir ki, diye düşünülebilir. Ancak, zorunlu olmasa da, bilinen ve bilinmeyen yönleriyle her geçen gün daha da kaçınılmaz hale gelen Covid-19 aşılarına ilişkin tartışmalar yakın zamanda sona erecek gibi değil. İlerleyen zamanlarda bu konu sorumluluk hukuku boyutuyla gündeme oturacak gibi görünüyor. Zira aşılar başlıca iki açıdan hukuki uyuşmazlıklara konu olmaya başladı bile: [i] üreticilerin Covid-19 aşısı teminine yönelik olarak ülkelerle imzaladıkları sözleşmelerdeki taahhütlerine uymamaları nedeniyle ülkelerin üreticilere yönelttikleri davalar ve [ii] aşıların potansiyel yan etkileri nedeniyle mağdur olanların ya da hayatını kaybedenlerin ailelerinin üreticilere yönelttikleri davalar.
Özellikle aşıların yan etkileri nedeniyle açılan tazminat davalarının nasıl sonuçlanacağını değerlendirmek için henüz erken. Ölüm ya da zararın aşıdan kaynaklandığını kanıtlamanın güç olması bir yana, Amerika başta olmak üzere birçok ülkede üreticiler büyük oranda sorumluluktan bağışık tutulmakta. Öte yandan idarenin sorumluluğunun gündeme gelmesi de mümkün. Bu noktada gerek izin gerekse denetim süreçlerinin idare tarafından mümkün olduğunca şeffaf bir şekilde yürütülmesi oldukça önemli.
[i] Hüseyin Melih Çakır, İ. Selin Nacar Öztürk, “Aşı Yaptırmak Zorunlu Kılınabilir Mi?”, Bloomberg Businessweek, 8 Aralık 2020
[ii] Avrupa Birliği resmi internet sitesi, “Covid-19: Council agrees its negotiating mandate on the Digital Green Certificate”, 14 Nisan 2021 [https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2021/04/14/covid-19-council-agrees-its-negotiating-mandate-on-the-digital-green-certificate/]
*Bu makale 26 Nisan, 2021 tarihinde Bloomberg Businessweek Türkiye'de "Aşı Randevusuna Gitmeyene Para Cezası" başlığıyla yayınlanmıştır.