5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve BDDK Uygulaması Çerçevesinde “Risk Grubu” Kavramı ve Kredi Sınırlamaları
5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve BDDK Uygulaması Çerçevesinde “Risk Grubu” Kavramı ve Kredi Sınırlamaları
I. Risk Grubu Nedir?
A. Tanım ve Gerekçe
Bankaların kredi kullandırmak suretiyle üstlendikleri mevcut risklerinin, tek bir müşteri ya da birbiriyle bağlantılı müşterilerden oluşan bir grup üzerinde yoğunlaşması kayıp ve zararlara yol açabileceğinden, riskliliğin tespitinde, kullandırılan kredilerin yanı sıra kredinin kullandırıldığı risk grubunun da izlenmesi bir gereklilik halini almıştır. Bu çerçevede bankaların bir gerçek veya tüzel kişiye kullandırabilecekleri krediler için sınırlamalar öngörülmekte ve böylelikle risk yoğunlaşmasının önlenmesi amaçlanmaktadır [1].
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun md.49 hükmüne göre, “Bir gerçek kişi ile eşi ve çocukları, bunların yönetim kurulu üyesi veya genel müdürü oldukları veya bunların ya da bir tüzel kişinin birlikte veya tek başlarına, doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da sınırsız sorumlulukla katıldıkları ortaklıklar bir risk grubunu oluşturur.”
Kanun gerekçesinde, risk grubunun en önemli özelliklerinden biri, grubun içinde yer alan bir kimsenin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde aralarındaki hukuki ilişkiler nedeniyle diğerlerinin de ödeme güçlüğüne düşebilecek olması olarak açıklanmıştır. Kredi sınırlarının tespitinde, gerçek ya da tüzel kişi bir risk grubuna dahil değil ise tek başına, dahil ise grubu oluşturan diğer gerçek ve tüzel kişilerle birlikte değerlendirilecektir. Bir kişinin birden fazla risk grubuna dahil olması da pekâlâ mümkündür. Kanunen bu konuda bir kısıtlama yoktur.
B. Risk Grubunun Oluşturulmasında Esas Alınan Unsurlar
Risk gruplarının oluşturulması bakımından, kredi kullandırılacak kişinin mali durumuna etki edebilecek bağlantılar, 5411 sayılı Kanun’da ve Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik’te düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, bir risk grubunu oluşturan başlıca bağlantı noktaları aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
1. Yakın akrabalık [eş ve çocuk],
2. Bir ortaklığı kontrol etme,
3. Bir ortaklığın yönetim kurulu üyesi [2] veya genel müdürü olma, ve
4. Bir ortaklığa sınırsız sorumlulukla katılma.
Bu çerçevede, “Risk Grubu” teşekkülü açısından, bir “gerçek kişinin” ya da bir “tüzel kişinin” merkezde olduğu iki olasılık bulunmaktadır.
Bir gerçek kişinin merkez alınması halinde, bu gerçek kişinin kendisi; eşi ve çocukları, bunların yönetim kurulu üyesi veya genel müdürü oldukları ortaklıklar; bunların birlikte veya tek başlarına doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da sınırsız sorumlulukla katıldıkları ortaklıklar birlikte bir risk grubu oluşturmaktadır.
Bir tüzel kişinin merkez alınması halinde ise bu tüzel kişi, birlikte veya tek başına kontrol ettiği yahut sınırsız sorumlulukla katıldığı ortaklıklar ile bir risk grubunu meydana getirecektedir [3]. Ek olarak, bir risk grubuna dahil gerçek ve tüzel kişilerle kefalet, garanti ve benzeri ilişkileri bulunan ve bu ilişkiler nedeniyle risk grubuna dahil gerçek ve tüzel kişilerin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde ödeme güçlüğüne düşecek olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu risk grubuna dahil edilmesi öngörülmüştür.
Kefalet, garanti ve benzeri ilişkinin, taraflardan birinin ödeme güçlüğüne düşmesinin diğerini de ödeme güçlüğüne düşürecek boyutta olup olmadığı; ilişkinin karşılıklı bağımlılığı, ilişkiye konu miktarın tarafların mali gücüne oranı veya bir tarafın münhasıran diğer tarafa bağımlı faaliyette bulunup bulunmadığı gibi hususlar dikkate alınarak değerlendirilir.
II. Risk Grubu Bazında Kredi Sınırlamaları
Kredi sınırları, bankaların öz-kaynaklarının belirli bir nispeti olarak belirlenmektedir. Bu çerçevede, gerek kullandırılan kredinin miktar bakımından büyüklüğüne, gerekse kredi kullandırılacak olan kişi veya kişilere göre çeşitli sınırlamalar getirilmiştir. Bankacılık Kanunu md.54 hükmüne göre, belirli bir risk grubuna kullandırılacak kredi, bankanın öz-kaynaklarının %25’ini aşamayacaktır. Kredi sınırının hesabında tahsis edilen krediler değil, fiilen kullandırılan krediler dikkate alınacaktır.
Madde 54 — Bankalarca bir gerçek ya da tüzel kişiye veya bir risk grubuna kullandırılabilecek kredilerin toplamı öz-kaynakların yüzde yirmi beşini aşamaz. […] Bir adi ortaklığa verilen krediler, sorumlulukları oranında ortaklara kullandırılmış sayılır.
Bir gerçek ya da tüzel kişinin birden fazla risk grubuna dahil olması durumunda, her bir risk grubu bakımından ayrı bir değerlendirme yapılacaktır. Örneğin; bir gerçek kişi [A], eşi ve çocuğu ile bir risk grubu oluşturur. Çocuk evli ise, o da kendi eşi ile ayrı bir risk grubu oluşturacaktır. Bu durumda, bir banka A’ya öz-kaynağının %15’i oranında, A’nın eşine ise %5 oranında kredi kullandırmışsa; bir risk grubuna kullandırılabilecek krediler öz-kaynakların %25’ini aşamayacağından, A’nın çocuğuna ancak öz-kaynağın %5’i kadar daha kredi kullandırılabilecektir. Öte yandan A’nın çocuğu öz-kaynağın %5’i kadar krediyi kullandığında, onunla ayrı bir risk grubu oluşturan eşine, öz-kaynağın %20’sine kadar kredi kullandırılabilecektir.
Gerçek ya da tüzel kişinin yahut risk grubuna dahil diğer kişilerin bankaca kabul edilen aval, garanti ve kefaletleri; garanti verilen yahut kefil olunan kredinin hesaplamada dikkate alındığı oranda hesaba katılacaktır.
III. Risk Grubu Kaynaklı Sınırlamalar Nasıl Aşılabilir?
Risk gruplarına yönelik kredi sınırlamalarına riayet etmeyen bankalar, çeşitli idari yaptırımlarla karşı karşıya gelebilmektedir. Bu nedenle bir risk grubuna kullandırılabilecek kredi miktarı bakımından esneklik beklemek güç olmakla birlikte, hangi kişi ve ortaklıkların risk grubunun kapsamına sokulacağı noktasında bankaları yönlendirmek mümkündür.
Bu noktada, risk grubu kavramının temelinde yatan temel düşünce olan “”“bir tarafın ödeme güçlüğüne düşmesinin diğer tarafı da ödeme güçlüğüne düşürecek olması””” kriteri oldukça önem kazanmaktadır. Örneğin bazı durumlarda, bir gerçek kişinin yönetim kurulu üyeliği görevinde bulunduğu birden fazla şirket arasında veya bu şirketler ile gerçek kişinin risk grubuna dahil diğer gerçek ve tüzel kişiler arasında hiçbir sermaye ilişkisi olmayabilir. Bu gibi hallerde, söz konusu şirketlerin aynı risk grubuna dahil edilmesi, risk grubu oluşturmak ile güdülen amacı aşan sonuçlar yaratabilmektedir [4]. Keza kefalet, garanti ve benzeri ilişkiler bakımından da, bu ilişkinin bir tarafı olan kişinin ödeme güçlüğüne düşmesinin ilişkinin diğer tarafını da güçlüğe düşürecek nitelikte olup olmadığı; ve dolayısıyla bu ilişkinin tarafı olan gerçek ya da tüzel kişilerin de risk grubuna dahil edilip edilmeyeceği, banka tarafından değerlendirilecektir. Bu değerlendirme bakımından açık ve kesin kriterler belirlenemeyeceğinden, özellikle de karmaşık ilişkiler söz konusu olduğunda, risk grubunu oluşturan kişilerin tespitinde kredi talebinde bulunanın vereceği bilgiler belirleyici rol oynayacaktır.
Bir kişinin herhangi bir risk grubuna dahil edilip edilmeyeceği hususunda tereddüde düşülmesi halinde, Kurum’dan [BDDK’dan] görüş alınması da mümkündür. Risk grubuna bağlı sınırlamaların her bir banka bazında değerlendirileceği, bu itibarla risk grubunun diğer üyelerinden farklı bir banka ile çalışılması halinde, bahis konusu bankanın kredi talep edene kendi öz-kaynaklarının %25’ine kadar bir nispette kredi kullandırmasına yasal bir engel bulunmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ne var ki, 2013 yılından bu yana risk merkezi aracılığıyla bankalar arasında bilgi değişimi yapılabilmektedir. Dolayısıyla bankaların, talep edene kredi kullandırma konusunda inisiyatif kullanırken, öz-kaynak nispetindeki sınırlamalardan bağımsız olarak, risk grubunun tümünü dikkate almak suretiyle kredibilite değerlendirme yapması söz konusu olabilir.
[1] Alıcı Yaşar, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt I, İstanbul 2017, s.816
[2] Limited şirket müdürleri, risk grubu uygulaması bakımından yönetim kurulu üyesi gibi kabul edilmektedir.
[3] Reisoğlu, Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2015, s.973-975
[4] Alıcı, s.826